Bebek Arif Paşa Korusu’nda konumlanan 70’lerden kalma bir apartmanın ikinci katındayız… Blank Mag’in kurucusu Bahar Kongel Fransez ve reklamcı eşi Mick Fransez’in yaşadığı bu evin en belirgin özelliği, grafiksel çizgilerin ve geometrik formların tıpkı modada olduğu gibi yaşam atmosferine de yansıması!
SALON – YEMEK BÖLÜMÜ Mermer tablalı, metal ayaklı yemek masası özel üretim. Metal sandalyeler Dank’tan, Louis Poulsen’den Poul Henningsen tasarımı Ph5 ikili sarkıt aydınlatmalar Madrid’den alınmış. Masa altındaki kilim Kapalıçarşı’dan. Meşe büfe özel üretim. Harita Berlin bit pazarından alınmış, eski bir okulda kullanılmaktaymış. Güreşçi heykel Kapalıçarşı’dan. Salon ve yemek bölümü ortasındaki kolon yeşil mozaiklerle kaplanmış. Piano üzerinde Londra ve Berlin’den alınmış küreler bulunuyor.
Bahar Kongel Fransez, sosyoloji eğitimi ardından moda stylisti ve dergici olarak mesleğine devam eden bir isim. Yaratıcı ve özgün bir çizgiye sahip dijital dergi Blank Mag’i kuran Fransez, pek çok markanın kampanya çekimini yapmanın yanı sıra konseptini de tasarlıyor. Fransez çifti bu eve 2 yıl önce taşınmış. ‘Bebek, her zaman İstanbul’da en sevdiğimiz semt oldu. Daha önce de uzun yıllar Bebek’te bir bahçe katında yaşadık ancak semtin son yıllarda dışarıdan aldığı kalabalık yaşamımızı çok zorlaştırdı. Trafik, gürültü ve otopark sorun oldu. Biz de yine deniz kenarından uzaklaşmayacağımız ve Bebek’e yakın yaşayabileceğimiz alternatifleri araştırdık. Arif Paşa Korusu’ndaki bu evi bulmak oldukça zaman aldı’ diye anlatmaya başlıyor Fransez ve ‘Bu koru, Boğaziçi Üniversitesi kampüsüne doğru yükselen yamaçta yer alıyor. Malesef Boğaziçi’nde en çok tahribata uğrayan, parsellenip içine mahalleler kurulan yeşil alan burasıymış. Korudaki apartmanlar sanırım 70’lerde inşa edilmiş. Biz bu eve girdiğimiz anda ‘Tamam’ dedik çünkü yapının karakteri ve içeriye giren ışık inanılmaz güzeldi. Huzur veriyordu. Ev eskiydi ve her şeyi yenilememiz gerekiyordu; ona rağmen evi çok istedik. Korunun en tepesinde yer alan Koru Apartmanı hem harika bir manzaraya sahip, hem de yanındaki orman sayesinde yazlık bir yer hissi veriyor; sanki şehirde değil de adalarda yaşıyormuşsunuz gibi bir his bu. Vapur sesi dışında hiç ses duymuyorsunuz ve kalabalıktan uzak olabiliyorsunuz. Merkeze gitmek isterseniz de iki dakikada ulaşabiliyorsunuz. Her yönden çok avantajlı diyebilirim’ diye ekliyor.
SALON – OTURMA BÖLÜMÜ Yeşil L formlu kanepe ve orta sehpa grubu özel üretim. Flos markasından Achille Castiglioni tasarımı Arco Floor Lamp Dank’tan, tekli koltuk Yargıcı’dan, siyah beyaz çizgili vazo Mudo Concept’ten, yastıklar Patmos’tan bir dükkandan alınmış. Yuvarlak halı ise özel üretim.
Apartmana girer girmez karşımıza çıkan aynalar ve merdiven galerisinin elips formu oldukça dikkat çekiyor. Benzer özelikler evin içine de yansımış. Salonun merdivenli olması, parkeler ve balkondaki seramikler tam 70’lerin mimari özelliklerini taşıyor. Üstelik pek çok noktada karşımıza geometrik formlar çıkıyor. ‘Sanırım apartman yabancı bir mimara yaptırılmış. Yaklaşık 200 m2 kullanım alanı olan ev; dört oda, salon, mutfak ve iki banyodan oluşuyor. Biz evi ilk sahiplerinden devraldık ve çok eskiydi. Evdeki tüm parkeleri ve balkonda 70’lerden kalan harika seramikleri koruduk ama geri kalan her şey değişti. Evin ruhuna uygun yenilemeler yaptık; kısacası 70’lerin ruhundan vazgeçmedik. Ev zaten tam istediğimiz büyüklükte olduğu için iç mekanları genişletmek ve alanları ferah göstermek için belli çözümler uygulamaya gerek duymadık. Tadilat sonrasında dekorasyon çalışmaları 3 – 4 ay sürdü. Dekorasyonda herhangi bir destek almadık çünkü ben evi bir iç mimara dekore ettirme fikrine hiçbir zaman sıcak bakmadım. Dünyamı başka bir insanın yaratması pek mantıklı gelmiyor bana. Kendi dünyamı ancak kendim yaratabilirim. Zaten yaşadığım yerin tasarım harikası olmasını da istemiyorum. Sonuçta bir müze ya da otel tasarlamıyoruz, mükemmel olması gerekmiyor. Yaşadıkça yavaş yavaş dekore etmek çok daha mantıklı geliyor. Rahat etmemiz ve anılarımızdan izler taşıması bizim için önemli. Her köşesini kendimiz yaptık, eşyaların çoğunu kendimiz çizdik, ya yaptırdık ya da ikinci el topladık. Objeleri de yurt dışı seyahatlerinden topluyoruz. Eve en hakim olan duygu komiklik ve neşe’ diye paylaşıyor ev sahibesi Fransez.
SALON – ŞÖMİNE BÖLÜMÜ Kütüphane, merdiven ve turkuaz geniş koltuk özel üretim. Geyikler Haaz’dan, post halı Kapalıçarşı’dan, büyük globe aydınlatma Sirkeci’den. Kütük sokaktan bulunmuş. ‘Eyvallah’ yazılı tablo Bahar Kongel Fransez’in bir çalışması. Yanındaki karakalem siluet, Emre Doğru imzasını taşıyor.
MUTFAK Üniteler ve lavabo Ikea’dan seçilmiş. Kadınlı yuvarlak tepsi Kitch Kitchen Amsterdam’dan, kırmızı tel tepsi Cape Town’dan. Domates çorbası ve Campbell konserveler Bebek Santral Şarküteri’den. Buzdolabı Smeg’ten tercih edilmiş. Aydınlatmalar Çukurcuma’dan alınmış. Camlı vitrin dolap özel üretim.
ÇALIŞMA ODASI Çalışma masası özel üretim. Masa üstündeki Yargıcı kampanyaları Bahar Kongel Fransez’in işlerinden. Köşedeki kırmızı ve siyah çizgili aydınlatmalar, Brüksel’den alınmış. Eames tasarımı DAW sandalye Mozaik’ten. Beyaz metal dolap ve siyah beyaz kilim Ikea’dan.
Evin dekorasyon tarzında bohem ruh hakim diyebiliriz. ‘Benim iş hayatımda ve kendi stilimde hedefim, hep kendine özgü olmak ve yaptığım şeyin bir detayı ile insanları gülümseten bir dünya yaratabilmek. Bazen kullandığım bir renk, bazen de bir araya getirdiğim desenler, olmayacak malzemeleri bir arada kullanmak gibi… Mottom, ‘Onaylanmak yerine kendin olmak’. Garanti olan, herkesin onayladığı estetik anlayışı, ezberlenen marka ve objeleri hayatıma sokmaktan çok hoşlanmıyorum. O nedenle evimdeki detaylar da bu yönde değil. Benim için bir anlamı olan, beni gülümseten detaylar var her yerde. Eşya olarak ise yuvarlak hatlı bir kanepe, yuvarlak halı, bolca meşe döşeme, ayaklı konsollar ve mozaik bir kolon yaptırdık. Samimi hissi nedeniyle yeşil tonlarını tercih ederken yine büyük yapraklı bitkiler ve hep çok sevdiğim kaktüslerle yeşili pekiştirdik. Aydınlatmada her zaman İskandinav tasarımlarını sevdiğim için o yönde seçimler yaptık. Evin en büyük penceresinde perde yok çünkü hem pencerenin doğraması çok güzel hem de bu manzara kapatılmaz! Diğer pencerelerde yine 70’lere uygun olan kadife perdeler kullandık. Ev geneli parke zemin, koridor ve misafir tuvaletinde ise epoksi tercik ettik. Salonda kilim ve post halı kullandık. Halı ve yastık seçimlerinde daha çok grafik desenlerle mekana hareket kattık’ diyen Fransez ile hikaye dolu evinde keyifli bir gün geçirerek sohbeti tamamlıyoruz…
YAPIM RANA KORGÜL MEKAN FOTOĞRAFLARI KADİR AŞNAZ PORTRELER SELİN SARAL