Boğaziçi’nin sakin ve mağrur duraklarından biridir Yeniköy. İstanbul tarihinde ünlü ailelerin yaşadığı ve nesiller boyunca vazgeçemediği duraklardan biridir de ayrıca. Klasisizmi ve modernizmi aynı kıyıda karşılar. Eski Rum evleriyle dolu sokaklarını, deniz kenarına dizili yalılar selamlar. Şimdi o tarihi yalılardan birindeyiz; nostaljiyi modern parçalar ve renklerle dengeleyen, zamanlar arasında yaşayan bir mekanda…
SALON Nişin raflarında yer alan cam vazo ve kase kompozisyonu, ev sahibinin iki farklı ülkedeki yaşamının bir kombinasyonu. Ankara ve Floransa’nın renkli anıları burada bir araya gelmiş. Arada yer alan lokumlukların bir kısmı Ankara’dan, bir kısmı Milano Fuarı’ndan, bir kısmı ise Amerika’da bir antikacıdan alınmış.
SALONDAN DETAYLAR Balkona açılan kapı önünde bulunan dresuar ve kolçaklı sandalye, Viyana’dan ilk olarak Celal Bayar için getirilmiş ve daha sonra bu parçalar ev sahibinin babası tarafından satın alınmış.
1897 yılında konumlanmış bu tarihi Yeniköy yalısı, Boğaziçi kıyılarında Venedik imzası taşıyan ender yapılarından biri. Boğaziçi ruhunun sakin ve mağrur tavrını taşıyan ve huzurlu bir ruhu olan yaşam alanının sahipleri, 2009 yılından bu yana burada yaşıyor. İlk olarak iki kat ve teras olarak inşa edilen yapı, 1970’lerde üçüncü katın da eklenmesiyle son şeklini almış. Tek bir aile için inşa edilen yapı, şu an üç ayrı aileye kucak açmakta. Biz ise yalının ikinci katındayız; dairenin kapıları açıldığında klasik ve modern arasındaki denge çarpıyor gözümüze ilk olarak… İstanbul’u başka bir zamandan ve pencereden görmemizi sağlayan bu evin sahibinin mekanla tanışma sürecini dinlediğimizde, serüvenin İngiltere’deki üniversite macerası ile başladığını öğreniyoruz. Ankara’da doğup büyümüş ev sahibesi, İngiltere’de tekstil tasarımı okuduktan sonra 2004’te Floransa’ya yerleşip burada fresk restorasyonu yapmayı öğreniyor ve 2009’da İstanbul’a dönerek Yeniköy hikayesinin ilk bölümüne adım atıyor. Hikaye devam ettikçe, adeta evin onu beklediği izlenimine kapılıyorsunuz. Odalar arasında dolaştıkça, yeni zamanla eski zamanın uyumlu birlikteliğini görüyor, nostaljiyle dolu binanın bu genç karakteri sabırsızlıkla beklediğini daha çok anlıyorsunuz.
YEMEK ALANI Çoğunlukla klasik tarzda dekore edilmiş bir oda burası. Tırnaklı ayna ve piyano, bu temanın öne çıkan parçaları. Evdeki kapılar da yine bu dokuyu sürdürmekte. Piyanonun yanında yer alan ve Nurus’un ödüllü ürünlerinden Taklamakan bank, bu klasisizme modern bir vurgu yapıyor. Yemek masasının altında yer alan Sivas el dokuması halı ise aile yadigarı.
Mutlu son gelmiş gelmesine ama mevcut dairenin restorasyonu 1,5 yıl sürmüş ve tarihi bir bina olması nedeniyle problemlerle de karşılaşılmış. Yine de buluşma, ev sahibesinin tam istediği gibi gerçekleşmiş. Hikayemizin başına dönelim! Demir bahçe kapısını aralıyor ve kavisler yaparak ana girişe giden yolda binanın yemyeşil yüzü ile sarmalanıyoruz. Pek çok ağaç eskiden bugüne taşımış yaşamını. Şakayık, at kestanesi, kayısı ağacı ve ortancalar bunlardan bazıları… Doğasever ev sahibesi açık alanlara da eklemelerde bulunmuş; bina ile aynı yaşta olan bahçeye, Ankara’dan getirdiği gülleri, İstanbul’dan aldığı manolya, mimoza ve kamelya ağacını dikerek eve olan bağını kuvvetlendirmiş. Bahçede bizi en çok etkileyen ise yaseminler arasından beliren taş kadın heykeli oldu. Apartman girişine ulaşıyor, demir kapıyı zar zor aralıyoruz. Bizi apartmanın merdiven sahanlığında bir dresuar karşılıyor. Basamaklar, retrospektif bir atmosfer taşıyor. Tavandaki gizemli gravürleri takip ederken heyecanla daireye adım atıyoruz. Mutfağı gören aydınlık antrede bizi ilk olarak ‘Cin’ ve ‘Tonik’ karşılıyor, evin sahibi olan kediler… Bu alandan yemek masasının bulunduğu orta bölüme geçiliyor. Yemek odasının geniş tavanında yer alan fresklerde, burç sembolleriyle çerçevelenmiş güneş ve dört mevsim tasvir edilmiş. Diğer odalardaki tavan resimleri yıllar önce gemi çarpması sonucu sıvaların dökülmesiyle yok olmuş ancak yıpranmış olarak da farklı bir estetik kazanmış resimlerden sadece kenar süsleri kalmış. Bu görünüm evin salonunda da devam ediyor. Tavanda yer alan kenar süslerinin üzerinde binanın boya tarihi de yazılı. Kısacası yok denecek kadar az müdahale edilerek orjinal haline sadık kalınmış. Süslerdeki pastel tonlar, Boğaziçi manzarasıyla birleşiyor ve ortaya eşsiz bir renk paleti çıkıyor…
ÇALIŞMA ODASI Bu alanda yer alan ve arkasında ‘Sevgili’ yazan tablo, Kanadalı bir ressam olan Deguy’e ait. Nurus marka To dolap üzerindeki aksesuarlar İtalya’dan gelmiş, kırmızı lake kutular ise New York’tan alınmış. Flexsform marka Winny kanepe ve Muji orta sehpa, çalışma odasını tamamlayan detaylardan.
Restorasyon tamamlandıktan sonra yerleşme sürecine başlayan ve dekorasyonu tamamen kendi zevkine göre gerçekleştiren ev sahibesi, herhangi bir iç mimari destek almadan yoluna devam etmiş. Evin hikayesine hikaye katan unsur, dekorasyonda kullanılan mobilyalar… Ev sahibesinin hem İtalya’da hem de Ankara’daki mobilyaları burada buluşmuş. Ankara evinin mobilyaları daha çok Fransız klasisizmini yansıtırken, İtalya’dan gelenler (B&B Italia’nın Charles kanepesi gibi) modern bir kimliğe sahip. Bunlara bir de salon avizesi, piyano ve iki adet tırnaklı ayna gibi evin orjinalinde bulunan bazı eski eşyalar eklenmiş. Farklı iki ülke ve şehirde geçen yaşantının etkilerini salon dekorasyonunda da görüyoruz. Lambaderler, yuvarlak hatlı koltuk ve perdeler İtalya’dan, kolçaklı sandalye ve ayna ise Ankara’dan gelen parçalar. İki kanepe arasında yer alan ve içinde koleksiyon parçalarının sergilendiği sehpa Cassina’dan alınmış. Kanepelerin yanında simetrik şekilde yer alan lambaderler Flos’a ait ve perdeler de tüm bu parçalar gibi Floransa’daki evden gelmiş. O evin de yüksek tavanlı olması sayesinde, özellikle perdeler rahatlıkla çözümlenmiş. Evin genelinde görselliğe önem verilse de aslında en çok konfor duygusuna odaklanıldığını hissediyoruz.
YATAK ODASI Çalışma masası ve yatak başı, Floransa’da Ferregamo Otelleri’nin mobilyalarını yapan Lungarno Details isimli firmaya özel olarak yaptırılmış.
Aile yadigarı komodinler; tıpkı salondaki koltuk, TV odasındaki çalışma masası ve sandalyesi gibi özel bir geçmişe sahip. Bu parçalar Viyana’dan Celal Bayar için getirilmiş ancak eşyalar çok fazla olunca takımın tamamı, Bayar’ın yakın dostu olan ev sahibesinin babası tarafından satın alınmış. Bu setin çekmeceli dresuarı ise evin giriş kısmında yer almakta.
MUTFAK Mutfak, Lineadecor’a yaptırılmış. Şeffaf pleksi sandalyeler Kartell’den alınmış. Cassina marka servis arabasının üzerindeki nostaljik karaflar, atmosfere romantizm katmakta.
Sohbetimiz ve gezimiz evin belki de en keyifli yerinde noktalanıyor. Salon balkonundan Beykoz ve Paşabahçe kıyıları, Boğaziçi’nin gri mavi suları tam önümüzde… Burada, İstanbul’u gerçek anlamda hissedebilmenin tadını çıkarıyoruz. Ve elbette ki Yeniköy’ün zamansız güzelliğini de…
YAPIM SERPİL BOZHALİL FOTOĞRAFLAR EMRE DÖRTER